Hiç ama hiç kimse sizi sizden daha iyi tanıyamaz. O yüzden kendinize yalan söylemekten vazgeçiniz… Şu kısacık hayatta kendimizi tanımadan, tanıyamadan ölüp gidicez. (Babaannem böyle söylerdi hep) Bugün günlerden varoluşculuk?? Ne olur kendinizi tanırsanız ne olur tanımazsanız?
Hani bir kaç gün tv izlemediğimizde, haberlere bakmadığımızda, açıp okumadığımızda ne ara olmuş tüm bunlar diyip iki gün kayıp gibi hissediyoruz ya… Yani kendi adıma ben her tatil dönüşü bunu hissediyordum…Hayatta öyle bir şey bana göre… Ne ara bu kadar büyüdüm, ne ara yaşamışım onca acıyı, ne ara geçti zaman benim daha yapacağım bir sürü şey, gezip göreceğim bir sürü yer vardı… Tam olarak o boşa yaşamışlık hissinden bahsediyorum.
Eğer kendimizi tanımaya çalışır, hangi adımları niye attığımızı anlamlandırabilirsek, hatta ve hatta boşa geçirdiğimiz zamanları bile niye boşa geçirdiğimizi anlamladırabilirsek, hayatı yaşamanın tadını alabiliyoruz… Sigarayı bırakıp yemeklerin tadını almak gibi… Kirli hava solurken yemyeşil dağlık yerlere gittiğimizde aldığımız nefes gibi, duş sonrası gibi, doğurduğumuz bebek gibi… Bunun sancısını yaşamayanlara garip gelebilir söylediklerim, arkaya dönüp baktığında ‘keşke’ diyenler ise beni çok iyi anlayacaktır.
Burada söylediğim her anınızı bir şeylerle doldurdun, deli gibi çalışın, hemen çocuk sahibi olun gibi bişey değil. Burada bahsettiğim şey ne yaparsanız yapın, hedefleriniz dahilinde, farkında olarak, sahtelikten ve yapmacıklıktan uzak yapmak… Bu bir yürüyüşte olabilir, çocuk büyütmekte 🙂 Önemli olan yüklediğimiz anlamlar, neyi niye yaptığımızı bilmek, sürüklenip gitmemek… Ahkam kesmeyi sevmem ama ben deneyimlediğim olaylar üzerinden bahsetmeyi seviyorum… Yürürken başı havada olanlara dikkat edin, kaldırım gözlüğünü çıkarmış, gökyüzü gözlüklerini takmış demektir, şarkı mırıldanırken sesi metrodakilere duyuluyor ise anı yaşıyor, duyanlar ters ters bakıyor ise bu hayatı yaşayamıyor demektir bana göre . Şu yaşımda evlenemedim diyen, o paraya yeni araba alırım diyen, bahçeyi 41. Kat uğruna terk eden bunların hepsi bana öyleymiş gibi görünüyor. Mecburiyetlerden veya kişilerin kendi lükslerinden bahsetmiyorum, zaten banane?kaldırımbakar gözlükleri takanlar benim için bu hayatın tadını alamayan kişiler(gözünüzde canlandı mı plaza çocukları?)… Casual friday mesela aşırı lükstür bu insanlar için, oysa ben koltuğumda tek terliğimi çıkarıp tek bacağımı popomun altına alıp çalıştığımı çok bilirim… Şimdide kafanızda oluşabilecek olan şu düşünceye cevaben çok paran olsaydı sen de görürdün kaldırımı ! Çok para kısmını bilemicem kime göre çok 🙂 Ancak ben her şartta gökyüzü odaklıyım o yüzden naçizane tavsiyem kafalar yukarı? .

.

.

.
Uzm. Psikolojik Danışman/ Klinik Psikolog/ Psikoterapist Songül Çavdar